TARİKAT-I MUHAMMEDİYE
İmam Birgivi'nin Tarikat-ı Muhammediye kitabından alıntı;
TARİKAT-I MUHAMMEDİYE
Bizim bir mürşidimiz var. Ama bizim mürşidimiz- *diğer mürşidler gibi- olağanüstü özelliklere sahip değil.*
O, *Tıpkı bizim gibi bir beşer* (Kehf 110).
O *bizim gibi yemek yer, bizim gibi çarşı pazar dolaşır* (Furkan 7)
O, *Gaybı bilmez*(En'am 50)
O, *İnsanların kalbinden geçeni okuyamaz* (Tevbe 101,Münafikun 4)
O, *Ahirette bize torpil yapamaz. Bizi azap meleklerinin elinden kurtaramaz* (A'raf 188, Cin 21-23).
O, *ahirette bize ve kendisine ne yapılacağını bile bilmez.* (Ahkaf 9)
O, *Ölülere işittiremez, kabirdekilerle sohbet edemez* (Rum 92, Fatır 22)
O, *Eceli gelince ölümünü erteleyemez*(Zümer 30)
O, *Azraili geri gönderemediği gibi kimseyi de çarpamaz* (Cin 21)
O, *Allah’ın dilemesi dışında bize de kendisine de bir fayda sağlayamaz* (A'raf 188).
O, *değil bize geleni, kendisine gelen zararı bile savamaz.* (Cin 21).
O *havada uçamaz, denizde yürüyemez,* aynı anda *birkaç yerde görünemez, ölüleri diriltemez.*
Bizim *mürşidimizin böyle mucizeleri kerametleri yoktur*
(İsra 59, Ankebut 50-51).
O'nun *silsilesi, İsa, Musa, İbrahim(as) gibi nebilerden Adem(as)’a kadar uzanır* Ama *O'nun Allah’tan başka –gavs, kutub vs gibi– sığınacağı kimsesi yoktur* (Cin 22).
*O, darda kalınca da normalde de yalnızca Allahtan yardım ister*(Fatiha 3, Cin 20).
*O'nun ALLAH(cc)'tan başka yardım isteyecek kimsesi yoktur.*
Üstelik *O -diğer mürşidler gibi- günahsız! değildir.* Öyle ya da böyle *bazı günahları olmuş ve bunlar için Allah’tan af dilenmiştir* (Mu'min 55, Muhammed 19)
Bu günahlarının affedilmesi için –araya koyabileceği– kimsesi de yoktur. *Bu yüzden direkt ve yalnızca Allah’tan af dilenmiştir* (Fussilet 6).
Bizim mürşidimiz diğerleri gibi değil. *Oldukça mütevazidir* (Furkan 63).
O *bize asla efendilik taslamaz.* Bizim sıkıntıya düşmemizi istemez. *Bize karşı çok merhametli ve yumuşak huyludur*(Al-i İmran 159, Tevbe 128).
*Biz Her sorunumuzu O’na götürebiliriz. Erkek veya kadın dileyen herkes O’nunla görüşebilir. Ve hatta tartışabilir bile* (Mücadele 1-12)
*O, -Allah’ın hüküm koymadığı hususlarda arkadaşlarıyla istişare eder ve de çoğunluğun kararına uyar* (Al-i İmran 159)
O asla *"benim dediğimi yapmak zorundasınız" demez.* O’nun *"ğassalin önündeki meyyit gibi ona teslim olacaksınız" diye telkinlerde bulunan müritleri de yoktur.*
Konuşmaları kapalı ve gizemli değildir. *Herkesin anlayabileceği şekilde ve apaçıktır* (Ankebut 50, Mülk 26).
*O Arkadaşlarını kendi evinde ağırlar*(Ahzab 53)
O Onlara ikramda bulunur. Rahatsız olduğu halde, ikramdan sonra koyu sohbete dalarak gereğinden fazla kalan arkadaşlarını ikaz edemeyecek kadar
naiftir.
Misafirlerine *‘efendi hazretleri artık istirahata çekilecek, buyurun’ diyerek kapıyı gösterecek ‘adamları’ da yoktur.*
Dolayısıyla bizler de bu olanları –o akşam mübarek evlerinde şöyle şöyle haller zuhur etti diyerek anlatan müritlerinden değil– *O'nun hallerini Allah’tan öğreniriz* (Ahzab 53).
İşte *bizim mürşidimiz böyle bir beşerdir. O’nun türlü türlü mucizeleri yoktur*(İsra 53, Ankebut 50)
Ama *O’nun öyle bir Kitabı vardır ki, o Kitabı Onu âlemlere rahmet yapmıştır* (Enbiya 107).
*Kuran O’nun yegane ve en büyük mucizesidir* (Ankebut 50, 51; İsra 59),
Bizim mürşidimiz Muhammed (s.a.v.)’ da *bu Kur’an’ı bize getiren Elçidir; Allah’ın kulu* (İsra1, Furkan 1)
O *Nebi-Resul Muhammed* (Mü'minun 40)
O, *Kuranı Allah’tan alıp bize tebliğ edendir* (Maide 92, Nur 54)
O *Bizi Kuran ile uyarandı*(En'am 19)
O *Kuran ile hüküm veren*(Nisa 105)
O *aramızdaki ihtilafları Kuran ile çözen*(Nahl 64)
O *insanlığı Kuran ile karanlıklardan aydınlığa çıkarandır*(İbrahim 2)
O, *–başka bir şeye değil– yalnızca Kur’an’a uydu*(En'am 50,Araf 203)
Çünkü O, *Kur’an’dan başka bir Kitap bilmiyordu* (Şura 52)
O’nun *bütün bilgi (ders) kaynağı Kur’an’dı* (En'am 105)
O, *bize öğrettiği her şeyi Kur’an ile öğretti* (Bakara 151)
Bize ders/vird/zikir olarak sadece Kuranı öğütledi.
Çünkü kendisi için de bizim için de yegâne öğüt/zikir –ahirette hepimizin hesaba çekileceği tek kitap olan– Kurandı; Sen, sana vahyedilen (Kur’an’a) sımsıkı sarıl. Çünkü sen doğru yol (sırat-ı müstakim) üzerindesin. Ve şüphesiz ki o (sana vahyedilen Kur'an) hem senin için hem de kavmin için bir öğüttür.Ve hepiniz ileride ondan sorumlu tutulacaksınız
(Zuhruf 43-44)
İşte *Rabbimizin ‘sırat-ı mustakim’ dediği ‘Tarikat-ı Muhammediye’ budur...*
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. ALI KÖSE