BAHÇE SAHİPLERİ

BAHÇE SAHİPLERİ

BAHÇE SAHİPLERİ

Mustafa Yıldız

            Kuran-ı Kerim, bitmez tükenmez öğüt ve ibret deryasıdır.  Hayata dair her türden öğüt ve ibretler bazı kere müminler üzerinden, bazı kere kâfirler üzerinden, bazı kere münafıklar üzerinden, bazı kere de hayat ve kâinatın çeşitli boyutlarından örnekler vererek insan bilincini hidayete sevk etmeyi murad eder. Lakin insanın imtihan için muhayyer bırakılması (irade sahibi kılınması) gereği ona öğüt verir. Her hâlükârda “ Bu Kur’ân bir öğüttür” ekseninde irşada devam eder. Ve biz bunun hepsinden öğüt ve ibret almaya çalışırız.

            Kalem suresinde, Allah’ın âyetlerine “eskilerin masalları” diyen kâfirlere dair verdiği örnek,  yaşadığımız hayattaki yanlışlarımıza da çok muhteşem misallerdir. Ayetler şöyle:

15- Kendisine âyetlerimiz okunduğunda : “Eskilerin masalları” der.

16- Yakında biz onun hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacağız

17- Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi. (Kazanacaklarından yakîn derecesinde emindiler. M.Y.)

18-İstisnâ da etmiyorlardı. (“inşallah demiyorlardı”).

19- Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da,

20- Bahçe simsiyah kesiliverdi.

21- Derken sabahleyin bir birlerine seslendiler:

22- “Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin” diye.

23- Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı,

24- “Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın” diyorlardı.

25- (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.

26- Fakat bahçeyi gördüklerinde: “ Biz herhalde yanlış gelmişiz” dediler.

27- “Yok, biz mahrum edilmişiz” (dediler).

28- İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: “Ben size Rabbinizi teşbih etsenize dememiş miydim?”

29- “Rabbimizi teşbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz.” (dediler).

30- Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar. ( Zaten suçu, günahı, kusuru kim kendinde bulur ki? Zaafımız, kusuru başkasına yüklemek değil mi? M.Y.)

31- Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız.

32- “Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz rabbimize yönelir, ondan umarız.”

            Allah aşkına, her bir âyetin, yaşadığımız hayat içinde benzerlerini düşünelim. Hangi iş, hangi ticaret, hangi siyaset, hangi savaş, hangi proje bu ayetlerin kapsamına girmez ki? İstisnaları mutlaka vardır. Asr Suresinde buyurulduğu gibi “ İnsan, mutlak hüsrandadır” denilmiştir amma istisnaları da sayılmıştır.

            Şöyle bir empati yapalım:

            Birileri bize dediler ki “şu dağın altında büyük hazineler, defineler var.

            Yıllarca dağı delik deşik ettik, kürek kürek taşıdık. İşimizi gücümüzü, çoluk çocuğumuzu ihmal ettik. Ömrün en verimli çağı define aramakla geçti. Sonunda baktık ki o define yok. Tatlı bir hayalmiş. Nasıl bir pişmanlık olacağını düşünüyor muyuz? Çekeceğimiz eyvahlar nasıl olur değil mi?

            Bu âyetler “ İşte âhiret azabı böyledir!” diyerek pişmanlığın en acı örneğini verirken “Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz rabbimize yönelir, ondan umarız.” Bilinçli dönüşü de salık veriyor.

            İşlerin sonu Allah’a racidir. Başarıyı kendimizden bilmememiz gerektiğinin şuurunda olarak bir şeyler yaparsak, ola ki rabbimiz bize daha hayırlı sonuçları nasip eder.

            En hayırlı sonucun da âhiret sevabı olduğu bilinciyle Allah’ın bütün samimi kullarına sonsuz selam ve sevgiler.